Bitki Bazlı Beslenme: İklim Kriziyle Mücadelede Anahtar Rol

Dünya Çevre Günü'nde Sürdürülebilir Gıda Sistemleri Masaya Yatırıldı

Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın (UNEP) her yıl 5 Haziran'da kutlanan Dünya Çevre Günü'ndeki çağrısı, küresel ölçekte sistem dönüşümünü vurguluyor. Bu kapsamda, Bitki Bazlı Gıdalar Derneği (BİTKİDEN) Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akdağ, iklim krizi, ekosistem tahribatı ve gıda güvenliği sorunlarının mevcut gıda üretim modellerinden kaynaklandığını ve acil bir dönüşüme ihtiyaç olduğunu belirtti. Sürdürülebilir gıda sistemleri geçişi, çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması için hayati önem taşıyor. Akdağ, gıda sistemlerinin işleyişinin, iklim krizi ve beslenme sorunları göz önünde bulundurularak yeniden değerlendirilmesi ve çok paydaşlı çözümlerle güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

Avrupa Birliği'nin 2050 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda, 2040 yılına kadar emisyonların oranında azaltılması hedefleniyor. Akdağ, bu hedefin sadece enerji sektörüyle sınırlı kalmayıp, tarım ve gıda sektöründe köklü bir dönüşüm gerektirdiğini ifade etti. "Gıda üretiminde çevresel etkisi düşük, sorumlu ve sürdürülebilir tarım yaklaşımları benimsemek artık bir tercih değil, zorunluluk haline geldi. Bitki bazlı gıdalar, bu dönüşümün anahtarı olabilir. Doğaya daha az yük bindiren, kaynakları daha verimli kullanan bu sistem, iklim hedeflerine ulaşmak için elimizdeki en güçlü araçlardan biridir" şeklinde konuştu.

“Bitki bazlı beslenme, iklim krizine karşı en etkili adımlardan biri”

Akdağ, bitki bazlı beslenmenin iklim değişikliğiyle mücadelede önemini vurgulayarak, yapılan araştırmaların bitkisel protein kaynaklarını artırmanın, gıda sistemlerinin toplam çevresel etkilerini azaltmak için en güçlü müdahale yöntemlerinden biri olduğunu gösterdiğini belirtti. "Bitki bazlı üretim sistemleri, G daha az arazi kullanıyor ve p'e varan oranda sera gazı emisyonunu düşürme potansiyeli sunuyor. Bu sistemlerin yaygınlaşması, pestisit ve veteriner ilaçlarına olan bağımlılığı azaltarak toprağın ve suyun korunmasına katkı sağlıyor; ayrıca biyolojik çeşitliliğin desteklenmesine ve ekosistem hizmetlerinin güçlenmesine yardımcı oluyor" dedi.

Akdağ, Boston Consulting Group'un "Food for Thought" raporuna atıfta bulunarak, bitki bazlı proteinlere geçişin karbon ayak izini azaltmak için bireylerin yapabileceği en etkili tercihlerden biri olduğunu ve 2035 yılına kadar 1 gigaton karbon emisyonunu önleme potansiyeline sahip olduğunu, bu etkisinin elektrikli araçlara geçişten bile daha büyük olabileceğini belirtti. İklim değişikliği ile mücadelede bireysel tercihlerin önemini vurguladı.

“Çevre için bireysel tercihlerin önemi artıyor”

Akdağ, bireysel beslenme tercihlerinin çevre üzerindeki etkilerine değinerek, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) verilerine göre sağlıklı bir bitki bazlı diyetin sadece çevreye değil, bireysel sağlığa da önemli katkılar sağladığını, tam tahıl, sebze, meyve ve baklagil tüketiminin artmasının kronik hastalıkların azalmasında etkili olduğunu ve gıda güvenliğini artırdığını söyledi. Bitki bazlı gıdaların çevresel ayak izi düşük olduğu gibi, sağlık sistemleri üzerindeki uzun vadeli yükü de azaltıyor.

“Sıfır emisyon hedefi için tabaklarımız değişmeli”

BİTKİDEN olarak 2025 Dünya Çevre Günü vesilesiyle, sadece plastik atıkların değil, gıda sistemlerinin tamamının dönüştürülmesi gerektiğini savunduklarını belirten Akdağ, Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın da işaret ettiği gibi geçişin adil ve kapsayıcı olması için gıda sisteminin tüm paydaşlarının eş zamanlı hareket etmesi gerektiğini ve sıfır emisyon hedefine sofralarımızdan başlanması gerektiğini, bitkisel temelli bir gıda sisteminin, doğayla uyumlu, sağlıklı ve sürdürülebilir bir geleceğin anahtarı olduğunu sözlerine ekledi. Bitki bazlı beslenme ve emisyon azaltımı konuları bir kez daha gündeme getirildi.



KAYNAK: İGF HABER AJANSI

Follow Us